31 Aralık 2008 Çarşamba

2009

Avrupa yakası izleyip çerez ve kolayla sıkıntıdan çatlayacağıma yeni yıla uyuyarak girerim daha iyi. Tüm sene sıkılarak geçeceğine uyuyarak geçsin dinlenirim belki..

Haydi herkese iyi seneler

Lost Horizon





Lise sona kadar en iyi power grubu denince sayardım Blind Guardian, Helloween, Gamma Ray derdim. Sonra nerden bulduğumu hatırlamıyorum. Lost Horizon ile tanıştım çok feci power metal öyle böyle değil. Müzik çok süper çok feci ama bu kas yaptık imajını hiç sevmiyorum. Şu true metal mevzusu. Hani manowarında içinde dahil olduğu mevzu bu. Suratları boyamalar kasları yağlamalar poz vermeler. Ama klavyeler şarkılara çok mistik katmış tebrik etmeden duramam. Zaten adamlar kozmik güçlerle bozmuş kafayı şarkı sözleri hep böyle saçma salak. Ama müzik dehşet, çok pis tavsiye ediyorum

Sıkıntı - part 2

Çok sıkılıyorum. Lafta yılbaşı güzel bi gündür değil mi... Ama ben çok sıkılıyorum, sevgilim yanımda yok. Önümde çerez elimde kola öbür elimde ekonomi notları ders çalışmak zorundayım sınavlar var. İstemiyorum. Yeni yıla yalnız girmek istemiyorum, yeni yıla nasıl girersen öyle geçer diyorlar ya... Harbi korkutucu...

Ensiferum : Kılıç tutan göbekler...


Bugünün çekiştirme inceleme seansına Ensiferumu aldım. Aslında her albümünü ayrı ayrı ele alıp ilk iki albümden sonrasını boka bulamak isterdim ama nasılsa jari ikinci albümde gruptan ayrılıp Wintersun ı kurdu. Artık ağzıma geleni söylemek durumundayım bende rahatça.

Tanışmamız lise yıllarına dayanıyor. album bana bir yerden cd olarak gelmişti. O zamanlar ADSL olmadığı için memlekette cd satın alıyorduk. İlk albümleri eşşek gibiydi. Token of Time, Windrider ve Little Dreamer favorimdi. Albüm çok çok iyiydi. İkinci albüm de fena sayılmazdı. Fakat bu albümde ne olduysa jari gruptan kayıtlarda yer almasına rağmen ayrıldı. Ve sıçış tam burada başlıyor. Yerine gitar vokale NORTHER grubundan tanıdığımız Petri geldi ve grubun içine sıçtı. Sound direk norther a döndü. Sonra bassçı ayrıldı. Klavyeci de gitti 2 albüm sonra.
Ne kaldı ensiferumdan geriye? Bu klavyeci çıkmadan çekilmiş live dvd kaldı. İzledim. İlk dinlememden 5 sene sonra adam gibi ensiferum izledim. İşte konserden can alıcı noktalar;

GÖBEKLER !
Şimdi bunlar viking oldukları için deri giyme zorunlulukları olduğunu düşünüyorlar. Üstleride çıplak çıkınca bunun gibi iğrenç yağlı görüntüler ortaya çıkmış. Bir kişi bile çıkıp bu adamların yarısı göbek, giydirin bunları dememiş mi. Bu yeni basçının arkadan görüntüsünü de caps olarak koyabilirdim ama göt çatalı ilgimizi çekmediği için koymadım. Buradaki falso bassçının ve birazdan kahverengi deri pantolon giyen öbür hanzonun göbeği.
KAHVERENGİ DERİ!
Bu konu hakkında pek konuşasım gelmiyor. Hiç bir grubun sahnesinde böyle kötü birşey görmemiştim. Burada dorockta çalan çocuklar bile bu renk birşey giymez sahneye. Çok feci...
KLAVYECİ!
Grubun tüm elemanları göbekleriyle put gibi duruyorken klavyeci kızın arkada eşşek gibi azıyor olması. Öndeki 3 tane koca kuzeyli eşşeğin bir hanım hanımcık kız kadar headbang yapamamaları... Klavyeci herşeyi tamı tamına çalarken, onların hiç hareket etmemelerine rağmen bir gitarı bile düzgün çalamıyor olmaları. Rezillik işte ne diyeyim. Ama ilk albüme hala saygım var açar dinlerim. Sonrada açar Wintersun dinlerim. Bu dvdyi de arşive koyarım.. Sizide selamlarım..

Happy Happy Helloween Helloween Helloween

Dün yorgunluktan yığılmamın ardından yepyeni bir güne başladım, nerdeyse akşamüstü oldu bile. Önce bir dünü özet geçmeliyim.

Sabah evden çıktım buzlu rampalardan meydana ulaşıp metrobüse bindim. Metrobüse bindiğimde genelde oturcak yer olmuyor. Bende hemen kapı girişinde sağdaki tekli koltukların başına dikiliyorum eğer orada bir öğrenci oturmuyorsa anlıyorum ki bu herif yenibosnada filan inecek bende onun yerine oturabileceğim. Otobüste ayakta çok durunca sağa sola çok salladığı için dizlerim feci yoruluyor mutlaka oturmam lazım.

Okula vardığımda sınıf kapısında Rüstem efendiyi gördüm. Çöp yok Rüstem efendi sağolasın demedim tabiiki. O bana "ders yoh oglum" dedi. Böyle kafamdan aşağıya kaynar sular boşaldı. Sen o kadar yol git dersin olmadığını kapıda öğren. Sinir oldum. İndim bi kahve içtim kantinde. Dedik sonra kırtasiyeye gidip ders notu toplayalım. Ne alacaksam Rüstem dedi o bende var bu bende var şu bende var. Böylelikle hiç birşey almadan çıkmış oldum. Nasılsa beraber çalışacağız.

11 15 te başlayan Elektrik Prospeksiyon derside pek bir beleş geçti. Bu sırada koridorda gördüğümüz devasa dönerin kokuları gelmeye başladı taa sınıfa kadar. Kokular 3 kat yukarı çıkıyordu yani. Böyle devasa bir döner vardı orada. Ağzımızın suları aktı vallahi. Sonra ders çıkışında zaten akşam Sayısal Analiz dersi olmayacağını geçen haftadan hoca söylemişti. Direk çıktık okuldan. Fakat bu döner daveti yüzünden tüm koridorları kesmişlerdi nerden çıkacağımızı şaşırdık nereye gitsek bir güvenlik görevlisi buradan değil oradan çıkın diye bizi geri çevirdi. Gerildik. Sonunda dekanlık kapısından attık kendimizi. Bir de birşey gördüm, Rüstem kendine nike tan bir tane polar boğazlık almış 20 ytl ye. Çok başarılı bir buluş burnuna kadar çekiyosun atkıdan çok daha iyi bence tüm rüzgarı kesiyor. Destekliyorum.

Senenin son haftası olması dolayısıyla okulda vukuu bulan tenhalıktan yararlanarak yemekhaneye yemeğin bitmesine 5 dakka kala girip affedersiniz eşşekler gibi yedik. Oradanda Rüsteme geçtik. Ekonomi sorularının cevaplarını yazacaktık. 15 gibi başladığımız soruların cevaplarını yazma seansı 20 30 gibi sonuçlandı. Yazmaktan kolum koptu. Bittim tükendim. Önlü arkalı 3 ezberleyecek sayfam var ekonomi için. Artık nasıl yapacağım bilmiyorum ama 70 almam gerekiyor geçmek için ve ben onları ezberlemeliyim.

Eve dönüş yolunda Rüstemde benimle giyinip çıktı yazdığım ekonomi notlarını fotokopi çektirecekti fakat fotokopi makinesinin kağıtları yırtması neşemize neşe kattı ! Tamam dedik yılmak yok yapıştırırız. Ayrıldık. Metrobüs durağına geldim. Tam binecektim ki adam mecidiyeköye gitmiyorum edirnekapı garajına gidiyorum dedi. Taksicimisin sen be nereye gideceğini kendin tayin ediyorsun. Bir sonraki araca bindik oda topkapı da indirdi mecidiyeköye gitmek isteyenler arkadaki araca binsin dedi. Şok olduk indik. Arkadaki araç ben gitmiyorum mecidiyeköye deyince sinirler zıpladı bir anda. Sonraki araca tıklım tıklım olmasına rağmen zoraki olarak bindim. Ona buna sürtünürken mecidiyeköye vardım. Eve geldim ve çok özlediğim eşimle konuşurken 12 30 da internet koptu. Yorucu bir gün olduğundan ve Işıl ders çalışacağından yatağa geçtim artık. Yatak çok güzel bir icat çok feci destekliyorum bulanı. Işılmla mesajlaşırken sabah 09 30 da uyandım. Elimde telefonla uyumuşum sonra o telefon yere düşmüş bir baktım 27 cevapsız arama, dünya rekoru. Sevgilimle konuştum ve senenin son gününe böylece başlamış oldum.. Annem gitti kadıköye arkadaşına, sevgilim ankarada arkadaşlarıyla takılacak, eğer akşam Sinan gelmezse seneye yalnız giriyor olacağım. Bu mutsuz duruma yenilmemek için devamlı Ranma soundtrackini dinleyip kendi kendime Happy Helloween tezahüratı yapıyorum. Happy happy helloweeen helloweeen helloweeen...

30 Aralık 2008 Salı

Günaydın !!!




Günaydın blog, 06 30 da uyandım ve annemin anlamsız afra tafralarıyla güne başladım. Saçımı yıkayacaktım 2 gündür yıkayamıyorum ama odanın için bile soğuktan eşşek damına dönmüşken bu havada saç yıkamak akıllıca olmayacaktı. Tıpkı bir ebeveyn ile yaşamanın mantıksız olmaıs gibi. Hala yan odadan derse gitmeyecekmisin diye yattığı yerden bağırıyor. Ya ben derse gitmeyecek olsam neden altı buçukta uyanayım malmıyım.

Işıl daha uyanmamış mesaj attım cevap vermedi, sınavları var bugün gece çalıştığını iddia etti ama ne yaptı bilmiyorum. Annem içerde dolanıyor şimdi niye saçını yıkamadın diye kavga çıkarcak ve şimdi girdi odaya . Ben bu satırları yazarken o ağzına geleni söylüyor.

İşte bugün böyle başlıyor. Sırasıyla Gravimetri ve Elektrik Prospeksiyon derslerine gireceğim, sonrada finaller için not toplama telaşı var kırtasiyelerde sürüneceğiz herhalde. Şimdilik budur blog efendi. Haydi çıktım ben...

29 Aralık 2008 Pazartesi

Aaaah Ah...

Ah sevgili blog ah, sevgilim ders çalışması gereken vakitlerde bloglarda cirit atıyor (şu anda bile), ona buna yorum yazıyor, nette sörf yapıyor, msnden hiç çıkmıyor. Oysa kardeşi binbir zorlukla okuyup tüm fırsatlardan yararlanıp bir kardelen gibi kendini yükseltirken benim sevgilim neden böyle haytalık ediyor hiç ders çalışmıyor. Nerelere gideyim nasıl edeyimde onu motive edeyim be blog...

Kar yağıyor !


Sonunda Işılım aradı. Lab başarılı geçmiş ama yarına sınavları varmış şimdi servise binip eve gelcekmiş. Sıkıntım bitti artık. Camdan dışarı baktım senenin ilk karı yağıyor istanbulda. Böyle feci mutlu oldum. Açtım ranmanın 3. sezon endingini dinliyorum.
Shampoo loves Ranma ! Wo ai ni !

Kendime gelemiyorum...

Sıkıntıdan çatlamak üzereyim ne yazsam ne etsem diye düşünüyordum. Işıldan hala ses yok, Ranme 2. sezon bitmek üzere tükettim kendimi müzik dinledim akşam olacak birazdan. Sonra mp3 leri karıştırırkan Klips ve Onlar - Halley i açtım dinledim. Gerçekten 80 leri sound olarak çok güzel yansıtan bir şarkı. Eurovision şarkısı. Kadro feci. Candan erçetin yanında başka bir kadın ile söylüyor. Arkada üç eleman var çalgıcı, gitarist Gür Akad. Gür Akadın solo projeleri var 90 larda yaptığı. Adam iyi gitarist ama solo albümleri iğrenç. Biri dur demeliymiş vaktiyle. Ama başka insanlarla yaptğı projeler çok iyi. Mesela İlhan İremin gitarları çok iyi. Yada Halley çok iyi bi iş bence. Tek kötü olan şey Gür ün saç kesimi. Öyle kötü ki açıp bakasım yok bir kez daha.

Peki ben ne anlatacaktım, hah. Geçen gün taksimde yürürken CANDAN ERÇETİN i gördüm. İlk defa canlı kanlı gördüm kendisini. Yanımdan geçti gitti. İlk olarak acaba gerçekten ağzı yamukmu diye baktım. Bütün kliplerinde bu kadın kameraya bakarken ağzının bir ucu aşağı bir ucu yukarı bakıyor. Böyle bir insan daha görmedim hiç. Baktım düzdü ağzı. Hızla yürüdü gitti. Google da görsellere baktım acep bu kadının yamuk dudaklı bir fotosu varmıdır diye. Harbi yok. Hiç öyle bir kare yakalayan olmamış. Çok garip olarak bi oğlan ve bir kız çocuğunun resimi vardı görsellerde dikkatimi çekti. Altında HEPSİCİ İREM yazıyordu. O ne ya.. Hemen tıkladım acayip merak ettim bu nedir diye. Hepsici ne demek ? Birden acı bir gerçekle karşılaştım. Bu 13 yaşında bir kızın bloguydu. Hepsi hayranı bir kız. Dedim ya çocuk denen şey insanın aptal versiyonu diye. Ben ne bu kızın HEPSİ hayranı olmasını anlıyorum ne de HEPSİ denen yaşıtlarımdan oluşan grubun amacının 13 yaşında kızlara idol olmasını. Yani ben olsam 13 yaşında yeni gelişen kız çocuklarını kendime hayran etmek istemem. İlginç gerçekten. Bir de kız kendiyle ile ilgili blog açmış sırf hepsi fotoğrafları animasyon gifler filan, şaşırdım kaldım. Bende HEPSİ ikinci albümü çıkarınca çok şaşırmıştım, ilkini kim aldı ki ikincisini yaptılar demiştim...

Işıl gelsinde kim ne yapıyor hiç umrumda değil aslında...

I - Between Two Worlds


Kozmetik sektörünün zenginliğinin sebebi olarak görüyorum Abbathı. Immortaldan etkilenen bir çok zibidi (bu aralar maalesef ben dahil) Black Metal gruplarında kendilerini boyuyorlar ve bağırıyorlar. Neyse Abbath 10 küsür senenin sonunda sıkıldı yüzünü boyamaktan ve çatlattı Immortalı. Adam feci kafa biri zaten kesinlikle bu adamla çalmak isterdim. Konser videosu var youtube da . Immortal konserinde seyirciler şarkı isimlerini bağırıyorlar işte şarkı istiyorlar sonra Abbath geliyor, SHUT UP ! SOLARFALL ! diyor ve solarfall çalmaya başlıyorlar. Ya da bunlarla roportaj yapılırken işte eleman tek tek mikrofon uzatıyor isimlerinizi alalım diyor. Abbath kendini DONALD DUCK olarak tanıtıyor. E tabii annen uyuşturucysa kendini donald duck sanmana şaşırmam.

Neyse ne demiştik adam baydı sonunda Immortaldan halbuki ne karizmaydı. Sakalını bile boyuyordu beyaza. Bir müddet yokolduktan sonra I ile geri döndü eleman. Yeni tayfa toplamış Gorgorottan Enslaved dan. Diyosun ki Norveçliler basmıuş burayı eyvah Black Metal ! Lakin yok öyle birşey. Olmaz öyle şey. Sound olarak kirli olsada 2-3 şarkının immortal vari olması dışında black bir albüm değil bu. Bir ara DEATH n ROLL diye bi saçmalık çıkmıştı hani rock n roll tarzı müzik ama vokal çok kirli. Ona benziyor ama dediğim gibi 2-3 şarkı böyle At The Heart of Winter da sanki yayınlanmamış , sonradan bu albüme konmuş gibi. Örnek vermek gerekirse Mountains diyorum. Hastasıyım zaten Abbathın kullandığı Clean gitar tonunun. Şarkı direk giriyor zaten . The Storm I Ride da güzel bir şarkı. Başarılı !

Ill-Natured Spiritual Invasion




Eğer oturup bir kaç grup hakkında çok detaylı yazılar yazmam gerekseydi bu gruplardan birisi mutlaka Old Man's Child olurdu. Galder denen eşşek, müzikal açıdan örnek alınacak birisidir. Albümlerde Vokal gitar bass klavye allah ne verdiyse çalar. Davulu ise her albümde başka biri çalar. İlk albüm Born of the Flickering de kim çalıyor hatırlamıyorum ama Pagan Prosperity de Frost daha sonra Ill-Natured Spiritual Invasion albümünde ise Death grubundan bildiğim Gene Hoglan amca çalıyor. Bu albüm benim ilk dinlediğim Old Man's Child albümü ve sanırım beni black metal tarafına çekmeye çalışan albümlerden biri. Albüm ile tanışmam müzikal olarak olmadı. 13 yaşındaydım ve kadıköyde kopya cd lere bakıyordum yine. Böyle tezgahta sıra sıra cdler. Birden bu cd nin kapağını gördüm. O zamanlar müzik icra etmiyordum ama çizim konusunda eğitim almıştım kendi çapımda birşeyler yapıyordum. Kapak illüstrasyonu acayip dikkatimi çekti çünkü renkler çok güzeldi. Adama sordum nedir bu diye al dinle dedi. Gerçektende kapağı hakeden albüm olmuş fos çıkmadı yani. O zaman müzik konusunda sadece dinleyici olduğum için bazı şeyleri kendimce yorumluyordum tabii ki. Mesela Fall of Man şarkısının sonlarına doğru Gene amcanın çaldığı aksak ritmleri " Adam çalarken sıçmış" diye nitelendiriyorum. Yani hem aksak ritm nedir onu bilmiyorum, hemde bir albüm kaydında bi yerde sıçılınca tekrar kaydedildiğini bilmiyorum. Zaten çocuk dediğin insanın küçüğü değil insanın salak versiyonudur. Yaş kemale erince herşeyi öğrendim tabi o ayrı :)

Şimdi siz albüm ile igili yazı yazacağım zaman kritik yapacağımı düşündüyseniz çok yanıldınız. Zaten tüm gün müzik ile uğraşıyorum bir de oturup müzik yazısı yazarsam çatlarım. Burası sıkıntı atma mekanı. Albüm çok feci güzel işte indirin dinleyin. Alın dinleyin diyemiyorum çünkü türkiyede orjinali yok basmamış kimse , ben ebayden aldım 3 dolara hehe geliyor postalandı belki bugün elime geçer. Böylece Old Mans Childin ilk üç albümü orjinal olarak elimde olacak. Cd koleksiyonu yapmayı seviyorum. Ama 4. albümden itibaren beğenmiyorum, albümün adını bile hatırlamıyorum In Defiance of Existence sanırım. Lise 3 teyken dinlemiştim çok kötü ve sıkıcı bir albümdü ondan sonra Vermin çıktı sanırım açıp dinlemedim bakmadım bile. Bu biraz o dönemde Galderin Dimmu Borgire katılması ile alakalı sanırım boşladı kendi grubunu. Neyse siz buradan Fall of Man i dinleyin beğenirseniz gerisini de çekersiniz netten. Güzel albüm.

Tales of Phantasia



Yıllar sonra torrent download olayına geri döndüm. Emule sömürüyordum uzun süredir. Sonra Barbaros Vuze yükledi bilgisayara birşeyler çekmek için. Baktım harbiden herşey bulunabiliyor. Emule e göre daha geniş yelpazesi özellikle anime için birebir faydalı. Dün gece Tales of Legendia yı koymuştum 13 bölüm hepsini çekmiş ben uyurken. Bu Tales of serisi çok güzel ya.. Şu ana kadar sadece Tales of Phantasia yı izledim bir seferinde ankaraya Işıla giderken psp ye atmıştım izlemek için yolda çok güzel oyaladı. Çok güzel bir anime. Oyundan yola çıkarak yapılmış zaten bu Tales of Phantasia, Legendia, Eternia, Symphonia, Abyss filan hepsinin rpg olarak oyunu var. Önce animelerini izleyip sonra oyunlarını oynamayı düşünüyorum. Şimdi psp için Fantasianın oyununu çektim. Bir dahaki ankara seyahatimde bunu oynarak gider dönerim. Hastasıyım koca kafalı küçük adamlar bidi bidi yürüdükleri oyunların. Bu tarzda ilah olarak gördüğüm Shining Force ve Final Fantasy serileri var ki onlara ileride değineceğim. Şimdi gidip Ranma izleyerek Işıl gelene kadar vakit geçirmem lazım. Görüşürüz..

Micro Cephaly

Günaydın blog bir pazartesi sabahında seninleyim bugün ikinci günümüz oluyor. Alıştırmaca yapıyorum şimdi sana. Bu sabah finalden önceki son ekonomi dersi vardı. Kendisi genelde ortak ders olduğu için iplenmiyor ve hocalarının bu şekilde çok feci kompleksi oluşuyor. Bu karı vizede şurdan şurdan çıkçak iyi çalışın dedi sonra oralardan hiç çıkmadı. Sonuç olarak ben o vizeden 10 aldım sınıfın en inekleri de 45 filan aldı. Bizde vize ve final ortalaman en az 40 olmalı ve finalden en az 50 almazsan geçemiyorsun. Yani bu hesaba göre 70 almam lazım finalden ki 70+10=80 80/2=40 olsun ben bu dersten geçeyim. Sevgili blog, bir derse devamlı gidip kalacağıma evde uyuyarakkalırım o dersten çünkü mühendis nedir blog, mühendis insanlığın problemlerine pratik çözüm üretmeyi başaran insandır. Demek ki ben mühendisim akbil basıp para kaybedeceğime uyuyarak kalıyorum dersten. Nasıl olsa yoklama yok sevgili blog.

Yazıyı bu kadar uzun tutmamdan anlamışındır ki Işıl ortalarda yok, yani sıkıntım tavan yaptı şu an. Lablara girmediği için vaktiyle şu an telafide sürünüyor kendisi, hala hazırda ondan bir haber alabilmiş değilim sabah ben uyurken mesaj atmış ama ben uyanınca gördüm anca. Ben ona cevap yazdığımda çoktan telafideydi. Bakalım neler olacak umarım güzel geçerde kalmaz labdan.

HEEEEe buraya kadar yazıyorumda, tepedeki resim ne değil mi. Efenim sabah yine hep yaptığım gibi milliyet.com.tr ye girip haberlere baktım. Bu milliyet prim olsun diye abuk subuk nerde haber varsa koyuyor. "FARE İNSANLAR" diye bi başlık vardı gittim okudum. Efenime söyliyeyim hindistanın zıttırı bölgesinde insanlar fare olarak doğuyomuş anneleri bunları dilenci çetelerine kiralıyor yada satıyorlarmış hatta bir tanesi günde ortalama 8 dolar kazanıyormuş dilenerek. Neyse bu ne lan dedim araştırdım, mevzumuz MİCRO CEPHALY diye bir hastalıkmış doğuştan geliyor , gözlerin kulakların vesairenin yeri bozuk oluyor. Burun bayağı büyük oluyor filan. Gayet çirkin bir görüntü. Sonra aynaya bakıp bir daha götüm göbeğim yüzünden kendime çirkin dememe kararı aldım. İyidir böyle yüzümüze bakılıyor ve bir sevenimiz var. Fare olmakta varmış dünyada milliyete göre. Demek ki kadir kıymet bilmek lazım sevgili blog. Sabah sabah Fare olmaktan da korktum ya, işte o derece sıkılıyorum sevgili blog.

28 Aralık 2008 Pazar

C&C Red Alert 3


Bu aralar sıkıntı atma yöntemlerimden bir başkası ise Red Alert 3 oynamaktı. Öncelikle oyunun ilk ikisine göre kötü olduğunu söylemem lazım. Fakat bir bomba var. Senaryoya göre sovyetler zaman makinesi yapıyorlar. Geçmişe gidip Einstein amcayı vuruyorlar. O ölünce tabii ki atom bombası hiç varolmadığı için ne oluyor ? Japonlar alıp başını gidiyor. Evet oyunda yeni ırk olarak Empire of the Sun var. Çok feci beğendim Japonları. Özenip bezenip yapmışlar. Oyunu Sovyetler ve Japonlar ile bitirdim. Gördüğüm kadarıyla Allyların unitleri çok kötü hiç oynayasım gelmedi ve oyun benim için bitmiş oldu artık... Uninstall...

Saotome Ranma


Daha finallere 1 hafta var hiçbirşey yapmadığımdan pek bir sıkıldığımdan animelere sardım bu aralar. Beğenerek izlediğim bir anime var Ranma diye bir çocuğun maceralarını anlatıyor. Saotome Ranma isimli esas oğlanımız çok feci kungfu yapıyor daha bir sürüde martial artta usta durumunda. Bir gün papasıyla çinde lanetli göllerin bulunduğu bir yerde antrenman yaparken göllere düşüyolar. Ranma içinde kızın boğulduğu göle düşüyor, babası ise pandanın boğulduğu göle düşüyor ve bu göllere düşenler ıslanınca orada ölenin vucuduna sahip oluyorlar. Eski ye dönmek için ise sıcak suyla ıslanmaları gerekiyor. Japonyada ise beşik kertmesi var bunun Akane diye yazık kızcağız bunu hiç görmemiş, sadece babalar anlaşmış vaktiyle. Daha sonra Ranma bunların evine gelince yarı kız yarı erkek olduğunu görüp şaşırıyorlar ve komik olaylarda öyle başlıyor. Şu an ikinci sezonu izliyorum tahminimden çok daha başarılı çıktı. Ayrıca başka bir mevzuda animenin müziklerinin korkunç ötesi başarılı olması.

Sıkıntı - part 1


Saat 06:00 a başlayan bir pazar günü huzurum uyuyor olduğu için kimseyle konuşamadım, öyle bir sıkıldım ki öyle bir sıkıldım. Anime izledim olmadı, tv izledim olmadı, bisküvi yedim olmadı, müzik dinledim olmadı sıkıntım geçmedi. Ne yapsam ne etsem derken son zamanlarda milletin blog yazması, bana blog adreslerini yollayıp oku filan demeleri aklıma geldi ve dedim ki böyle çok sıkıldığımda ve yapacak bir işim olmadığında neden böyle birşey ile vakit geçirmeyeyim. Sonra dedim ki "bir geçiririm, tam geçiririm". Kimse okumasada olur ben yazar ben okurum en kötü ...